- 4 Ocak 2022
- 1189
Günümüzde bilişsel zekâ ve akademik başarının çok yüksek olmasının hayatta mutlu ve doyumlu olmaya yetmediği bilimsel araştırmalar tarafından kanıtlanmıştır. 1900’lerin başında bilişsel zekâ ölçülmeye başlandıktan sonra ölçülen zekâ ile yaşamsal başarının paralel olmadığı görülmüştür. Araştırmaların devam etmesiyle birlikte 1990 yılında Salovey ve Mayer adlı araştırmacıların ortaya koyduğu “duygusal zekâ” kavramıyla yaşamsal başarı ve mutlu olma ile daha fazla ilişkili olan bir yetenek tanımlanır hale gelmiştir.
Duygusal zekâ olarak ifade edilen kavram birden fazla bileşeni kapsamaktadır. Bu bileşenler; duyguları tanıma, hissedilen duygunun farkında olma, duygular ile yaşantılar arasında ilişki kurma, hissedilen duyguların yoğunluğuna göre davranışları yönetebilme ve hissedilen duyguya sebep olan problemi çözebilme becerisidir.
Örneğin üzüntü duygusu hissettiğimiz bir anda, omuzlarımızın çökmüş olduğunu, enerjimizin olmadığını, yüz ifademizin de duygumuza uygun olduğunu fark etmemiz, bu duyguyu neden hissettiğimizi bilmemiz, bu duyguyu hissetmemize sebep olan durum bir başka kişi ile ilgiliyse bu kişiye duygumuzu sözel olarak ifade etmemiz, üzüntü duygumuzun sebebi olan yaşantı ile ilgili neler yapabileceğimizi düşünerek harekete geçmemiz veya kendimizi daha iyi hissetmemize sebep olabilecek yöntemleri bilerek bunları uygulamaya geçirmemiz bizlerin duygusal zeka kapasitesini göstermektedir. Bu bağlamda Freud’a göre uygar insan; duygularını kontrol edebilen insandır.
Bilim adamları duygusal zekânın IQ gibi kalıtımsal olmadığını, her yaşta geliştirilebileceğini ifade etmektedirler. Bu da duygusal zekânın önemini bir kat daha artırmaktadır.
Öyleyse ebeveynlerin başta mutlu ve iyi bireyler olarak hayata kazandırmayı hedefledikleri çocuklarının bilişsel zekâ gelişimleri kadar duygusal zekâ gelişimlerine de önemsemeleri oldukça önemli bir konudur. Duygusal zekâ doğumla birlikte her geçen gün deneyimlenerek öğrenilen ve zamanla gelişen bir beceridir. Uzmanlar bebeklerde 2 yaşına kadar var olan ilk temel duyguların öfke, mutluluk, üzüntü ve korku olduğunu, 2 yaşından sonra ise kıskançlık, utanma, suçluluk gibi diğer duyguların öğrenilmeye başlandığını ifade etmektedir. Bu gelişime paralel olarak duyguları okuyabilme ve tanıyabilme becerisi çocuklar büyüdükçe gelişmeye devam etmektedir.
Doğumdan itibaren çocukların duygusal zekâ gelişiminde büyük önemi olan anne babalar, nelere dikkat etmelidir?
Duygularını sözcüklerle ifade etmeyi öğretin
Çocuğunuz ile günlük hayatınız içerisinde sohbet ederken kendi duygularınızı ifade edecek sözcükleri kullanmaya özen gösterin. Çocuğunuzun kendi duygularını ifade edebilmesi için model olarak onu yüreklendirebilirsiniz. Kelime haznesinin gelişmesi için bol bol kitap okuyarak, kelimelerin anlamları üzerine sohbet edebilirsiniz. Mutlaka her gün günlük hayat içerisindeki olumlu deneyimler ile ilgili de paylaşımda bulunun. Bu paylaşımlar çocuğunuzun hayata pozitif bakmasına yardımcı olacaktır.
Araştırmalar iyimser çocukların daha mutlu, daha başarılı ve fiziksel açıdan daha sağlıklı olduklarını göstermektedir.
Kendini tanımasına yardımcı olun
Güçlü ve zayıf yönleri üzerine düşünmesi, yeteneklerini keşfetmesi, bu konularda neler yapabileceğini belirlemesi konularında destek olun. Kendini tanımayla birlikte ancak farkında olunan duygu, düşünce ve beceriler kontrol edilebilir ve geliştirilebilir.
Gerçekten dinleyin
Çocuğunuz konuşurken anlattığı konu hakkında nasıl hissettiğini anlamak için onu can kulağı ile dinleyin. Ne söylediğini anladığınızı ifade edebilmek için kendi hayatınızdan örnekler verin; bu çocuğunuza herkesin aynı tür hisleri olabileceği mesajını verecektir.
Yanında olduğunuzu hissettirin
Bazen yoğun ve üzüntü, öfke, kıskançlık gibi birden fazla duygunun aynı anda hissedilmesinin normal olduğunu anlatın. Bir durum karşısında verdiği tepkiyi anladığınızı ifade edin. Sizin için ortada çok basit bir konu olsa bile çocuğunuza “Şuan üzülmeni gerektirecek bir şey yok, ağlama.” demeniz çocuğunuzun anlaşılmadığını hissederek daha fazla tepki göstermesine sebep olacaktır. Ayrıca yanlış yaptığı ve duygusunu gizlemesi gerektiği sonucunu çıkarmasına da sebep olabilecektir.
Duygu ile davranış arasındaki farkı anlamasına yardımcı olun
Karmaşık ve yoğun duygular özellikle de öfke bazen çocukların yıkıcı davranışlar sergilemesine sebep olabilmektedir. Bu gibi durumlarda çocuğunuza duygusunu anladığınızı hissettirerek yıkıcı davranışına engel olmanız gerekmektedir. Sözcükler ile kendisini ifade ettiğinde onu anladığınızı öğrenmesi oldukça önemlidir. Bunun yanı sıra kontrol edilmekte zorlanılan öfke duygusu için sakin olunan zamanlarda birlikte keşfedilecek yöntemler bir sonraki öfke nöbetinde çocuğunuzun sakinleşmesine yardımcı olacaktır. Hatta bu yöntemlerin içerisinde bulunduğu “sakin ol kutusu” hazırlamak da iyi bir fikir olabilir. Herkes farklı duygular hissedebildiği gibi herkesi sakinleştirecek yöntemler de birbirinden farklılık göstermektedir. Duyguların sözel ifadesi arttıkça sakin ol kutusuna duyulan ihtiyaç azalacaktır.
Korktuğu, kaygı duyduğu veya üzüldüğü konular ile ilgili düşüncelerini anlatmasına fırsat tanıyın
Eğer çocuğunuz doktora gitmekten korkuyorsa neden korktuğunu, orada ne ile karşılaşacağını düşündüğünü, neden gitmesi gerektiğini bilip bilmediğini anlatmasını isteyin. Bu konuşma sırasında bazen çocuğunuzun zihninde korkmasına sebep olan düşüncelerin gerçeği yansıtmadığını göreceksiniz. Çocuğunuza korkusuyla ilgili doğru bilgileri anlatmanız onu rahatlatmanıza ve problemin ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır.
Öfke ve üzüntü gibi olumsuz duygularınızı ifade etmekten çekinmeyin
Bazen anne ve babalar çocuklarını üzmemek adına kendi negatif duygularını görmezden gelebilmektedirler. Oysa gerçek duygunun dile getirilmemesi çocukta karışıklığa sebep olmaktadır. Ona yapacağınız en büyük yardım sinirlendiğinizde sinirinizi sözel olarak kaba olmayan sözcüklerle ifade ettiğinizi görmesine fırsat tanımanızdır. Sizin de kızabildiğinizi görmesi kendi duygusunun normal ve baş edilebilir olduğunu anlamasına yardımcı olacaktır.
Problemini kendi başına çözmesi için olanak tanıyın
Çocukların bir işi başarmak için mücadeleye teşvik edilmeleri gerekmektedir. Kendi problemlerini kendilerinin çözebildiklerini görmeye ihtiyaçları vardır. Sizden yardım istediğinde ilk olarak kendisinin çözmeye çabalamış olduğunu beklediğinizi bilmelidir.
Yaşantılarını değerlendirme stratejisi öğretin
Yaşadığınız her hangi bir olay üzerine konuşurken konuşmanızın içeriği mutlaka aşağıdaki 5 soruyu kapsasın. Bu 5 soruyu çocuğunuzla aranızda bir oyun haline getirerek alışkanlık kazandırabilirsiniz.
Ne yaşadın?
İş arkadaşımla tartışma yaşadım.
Ne hissettin?
Çok sinirlendim, üzüldüm ve hayal kırıklığına uğradım.
Ne düşündün?
Beni yanlış anladığını ve haksızlığa uğradığımı düşündüm.
Ne yaptın?
Bağırarak aksi, kötü niyetli ve uyumsuz biri olduğunu söyledim.
Ne yapabilirdin?
Kendimi sakinleştirmeye çalışarak daha sonra kendisiyle konuşup beni doğru anlamasını sağlamaya çalışabilirdim.