- 14 Aralık 2021
- 1255
Ebeveynlerin en büyük meselelerinden biridir ‘Aman çocuğum ağlamasın!’ kaygısı. Toplum tarafından da epey pekiştirilir. ‘Aman yavrum ağlatma’ söylemlerini ‘…Alıver gitsin’ler, ‘Şeker yiyiversin birşey olmaz’lar, ‘Tamam ben yapayım o zaman’lar, ‘Seninle yatıversin’ler takip eder. Daha örnekleri çoğaltabiliriz elbette. Ebeveynleri ve toplumu bu denli korkutan şey ne kadar kötü olabilir bakalım.
Ağlama davranışı evrensel olup bazen fiziksel, bazen ruhsal acıdan kaynaklandığı gibi bazen sevinçten de ağlarız. Öyleyse ağlama yoğun duygusal boşalım anında gösterilen bir davranış biçimidir. Bazen de duyguların regüle edilmesine olanak sağlar. Çok sevinince, çok kaygılanınca, çok üzülünce, çok özleyince, çok hayal kırıklığı yaşayınca, çok öfkelenince, çok heyecanlanınca ağlayanların sayısı da epey çoktur. Yoğun duygusal enerjinin boşaltılmasına yardımcı olan ağlama davranışı bastırıldığında ise bu enerji bedende birtakım hastalıklara neden olabilmektedir (1).
Çocuklar Neden Ağlar?
Öncelikle yoğun duygusal enerjisini boşaltmak için ağlar. Bu durumda yapılması gereken şey o anda ne hissetmiş olabileceğini anlamaya çalışmak ve bunu kelimelere dökmektir. Örneğin “ Üzülmüşsün, öfkelendin şimdi, ne kadar kızgın olduğunu görebiliyorum” gibi söylemlerle çocukların duygularını tanımalarına ve adlandırmalarına yardımcı olunabilir. Aynı zamanda bu yolla duygusunun gerçekliğini farkeden çocuk kendiliğini de farketmeye başlar ve bu kişilik gelişimi açısından son derece önemlidir.
İkinci olarak çocuklar öğrenilmiş ve pekiştirilmiş ağlama davranışı gösterebilirler. Bu yolla daha evvel amacına ulaşabilmiş ise bu yolu tekrar etmesi kaçınılmazdır. Bu ilk etapta pek çok ebeveyn açısından günü kurtarma olarak görülse de uzun vadede işleri epey karmaşıklaştırır. Örneğin markette istediği alınmayan çocuk ilk ağladığında çevrenin bakışlarına maruz kalmaktan korkan ebeveyn hemen çocuk sussun diye istediğini alırsa bir sonraki aşamada çocuğun ağlamanın dozunu arttırması, hatta kendini yerlere atmasına kapı aralamış olmaktadır. Bu tarz durumlarda duygusu anlaşılıp “Onu almadığımız için çok üzüldün. Şu an onu almayacağız çünkü dün sana oyuncak almıştık. Belki daha sonra alabiliriz” gibi anlayışlı ama net bir açıklama ile alışverişe devam edilebilir.
Üçüncü olarak çocuklar ağlama davranışı vasıtasıyla ebeveynleri ile bağ kurmuş olurlar. Özellikle de ebeveynleri her zaman bir koşuşturma içerisinde ise ve çocuk görülmediğini hissediyorsa bu tarz durumlarda da sıklıkla ağlama davranışı ya da hırçınlaşma görülebilir. Çocukla geçirilen kaliteli vaktin yeterince sağlanması ve ne kadar yoğunluk olursa olsun “Buradayım ve seni görüyorum” anlamına gelen göz teması, dokunma gibi eylemlerin sayısı artırılabilir.
Sonuç olarak çocukların da tüm bireyler kadar ağlama ihtiyaçlarının olduğu unutulmamalı ve duygusal boşalım yaşamasına izin verilmelidir. Bununla beraber ağlama davranışını amacına ulaşma yolu olarak kullanmasına müsaade edilmemeli, kararlı ve net davranılmalıdır. Böylece çocuk ağlayarak değil konuşarak ebeveynini ikna etmeyi öğrenecektir.
Kaynak:
(1)Vingerhoets, A.J.J.M., Bylsma, L.M. (2016). The riddle of human emotional crying: A challenge for emotion researchers. Emotion Review, 8(3), 207-217.