- 15 Nisan 2022
- 1403
Çocuklar dünyaya ilk geldiklerinde, dünyayı sınırlı becerilerle deneyimlerler. Onlar için dünya bilinmezliklerle dolu keşfedilmesi gereken bir yerdir. Bu bilinmezliğin en önemli yol haritaları, el fenerleri ise ebeveynleridir.
Hadi gelin biraz düşünelim. Bir sabah uyandığınızda kendinizi, dilini, kültürünü, yiyeceklerini, iklimini hatta sosyal kurallarını bile hiç bilmediğiniz, üstelik sizden çok daha iri ve büyük insanların olduğu bambaşka bir ülkede bulduğunuzu düşünün. Üstelik etrafınızdaki her şeyi ilk kez görüyorsunuz. Nelerin size zarar verebileceğini, nelerin sizin için faydalı olduğunu bile bilmiyorsunuz. Hangi davranışların etrafınızdaki kişiler tarafından "doğru" ve "kabul edilebilir" karşılanacağını, hangi davranışların ise "yasak" olduğunu bilmiyorsunuz çünkü sosyal kurallara hakim değilsiniz. Üstelik sözel iletişimi kullanamıyorsunuz çünkü konuştukları dili henüz anlayamıyorsunuz. Tamamen içgüdüsel olarak hayatınızı sürdürmeye çalışıyorsunuz. Oldukça kaygılı hissedeceğiniz bir senaryo öyle değil mi? Sanırım böyle bir senaryoda size şefkatle yaklaşan, sizi sakinleştirebilen ve yol gösterip size bulunduğunuz ortamı bütünüyle tanıtan bir rehbere ihtiyaç duyardınız.
Çocukların rehberi olarak onlara yaşadıkları çevreyi öğretmek, onlara ışık olmak ebeveynlerinin işidir. Çünkü insan sınırlı becerilerle dünyaya gelir ve bir başka insanın bakım vermesine, yol göstermesine ihtiyaç duyar. Az evvelki senaryoyu göz önünde bulunduralım. Bu kadar bilinmezliğin olduğu yerde oraya ait kuralları bilmek ve aşama aşama bunları deneyimlemek sizi daha güvende hissettirecektir. Çocuklar da kendilerini güvende hissetmek için sınırlara ihtiyaç duyarlar. Fakat konulan sınırlar esnek olmalıdır. Çocuğun ihtiyacına göre şekillenmeli, değişmelidir. Çünkü çocuk her geçen zaman diliminde gelişip büyümektedir. Sınırlar da çocuğun gelişimine paralel olarak şekillenmelidir. Yoksa çocuk büyüdükçe değişmeyen, dar sınırların içinde sıkışıp kalabilir. Kendisinden büyük, sınırsız bir alanda ise yönünü, yolunu kaybedebilir ve zarar görebilir.
Çocuk özgürlüğü belli sınırlar içinde deneyimlemelidir. Büyük bir çember düşünün. Nereye kadar gidebileceğini bilir ve o çemberin içi onun için özgürlük alanıdır. Zaman zaman sınırları denemek isterler. Bu zamanlarda sınırların ne kadar esneyebileceği çocuğun ihtiyacına göre değişim göstermelidir. Unutmamak gerekir ki her çocuk birbirinden oldukça farklıdır ve farklı ihtiyaçları vardır.
Sınır çocuk için gereklidir. Çünkü baş etme becerileri gelişir. Kuralları kendi konfor alanında öğrenir, dolayısıyla sosyal ortamlara daha kolay adapte olur. Özellikle okul çağı pek çok kuralla tanışacağı bir dönemdir. Çocuklar için aileden ve bildikleri bir alandan çıkıp kalabalık okul ortamına girmek oldukça streslidir. Bu stresi azaltacak en önemli şey kurala uyma becerisidir. Uyum gösterebilen çocuklar okula da kolayca adapte olurlar. Sınırlar aynı zamanda çocuklara sorumluluk almayı öğretir. Hatta öyle ki sınırlarla büyüyen çocuklar gelecek yaşantılarında kendilerine sınır çizmek konusunda zorlanmadıkları gibi bu sınırların ihlal edilmesine de izin vermezler. Ayrıca başkalarının haklarına ve sınırlarına da saygı duymayı öğrenirler.
Ebeveyn olarak sınır koymanın en önemli noktası sınırların esnek olmasıdır. Güçlü ve şefkatli bir iletişim ile sınırların konulması önemlidir. Çocuğun yaşına uygun açıklamalar yaparak kısa ve net olarak aktarmak gerekmektedir. Sınırları belirlerken ise istikrarlı ve ebeveynler arası ortak, tutarlı bir tutum sergilemek, çocuğun uyumunun devamlılığı için gereklidir.