- 26 Mayıs 2022
- 703
Okul öncesi dönemde anne ve baba ile kurulan özdeşim ile birlikte çocuk, anne – babanın tutum ve davranışlarını kendi davranış hazinesine katmaktadır. Bu sebeple, çocuk yetiştirme tutumları yani ceza yöntemi yerine açıklayıcı bir tutum geliştirmek, çocuğu dinlemek ve anlamaya çalışmak hem çocuğun topluma uyum sağlama sürecine hem de kişilik gelişimine destek olmaktadır (Gander ve Gardiner, 2001; Potts &Mandleco, 2002; akt. Şanlı ve Öztürk, 2012).
Otoriter bir tutuma sahip anne – baba için sert ve olumsuz ifadeler içeren kurallar listesi oluşturmak çocuğunun gelecekte ''iyiliği'' için gereken bir liste olarak düşünülse de aslında kısa sürede çocuk tarafından geri dönüşü de aynı sertlikte olabilmektedir. Bu da çocuğu, anne – babanın gözünde kural tanımaz, uyumsuz ve inatçı biri yapmaktadır. Oysa sadece güç mücadelesinin var olduğu bu aile ilişkisi yerine dengeli ve olumlu sınırlar ile uzlaşı sağlamak mümkün olabilmektedir. Peki nasıl?
Sınırların Sağladığı Özgürlük
Ödül ve ceza mekanizması, temel çocuk yetiştirme yöntemi olarak anne – babalar tarafından tercih edilen bir mekanizmadır. Olumlu olarak görülen ödül ise aslında kendi için koşullu sevgi pazarlığı barındırmaktadır. Çocuğa giden mesaj şudur: ''Benim beklentilerimi karşıladığın sürece sana sevgi yatırımı yapabilirim.''
Çocuk dünyaya gözlerini açtığı ilk andan itibaren ona yaratılan bir sınırsızlık havuzunda kendini bulmaktadır. Anne ve baba acıktığında, ağladığın ve güldüğünde çocuğa göre şekillenerek ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu yeni doğmuş bir çocuk için düşünüldüğünde beklenen davranış modelidir. Oysa yaşı ilerledikçe kendini ve diğerlerini tanımak nerede, ne zaman ve nasıl davranması gerektiğini bilmek için yine anne – baba tarafından oluşturulan bir sınıra gereksinim duymaktadır. Bu sınır, çocuğa hem kendi özgürlüğünü koruduğu aynı zamanda da güvende olduğu bir alan yaratmak için gereklidir.
Çocuklara Pozitif Sınırlar Koyabilmek
Rica etme, tekrarlamalar, hatırlatmalar, pazarlıklar, nedenler, vaazlar, bağırmalar, çılgına dönme, gözdağı verme... Mackenzie (2016) tarafından her gün tekrarlanan bu dil dökme ritüelleri bir aile dansı olarak tanımlanmaktadır. Aslında çocuğa açık ve kesin ifadeler ile verilemeyen mesajlar bir güç mücadelesine dönüşmektedir. Anne ve babayı yoran bu dans, çocuklar tarafından ise eğlenceli bir oyun aktivitesi olarak algılanmaktadır dolayısıyla çocuk için öğretici bir yanı bulunmamaktadır.
Anne – baba ve çocuk arasındaki bu çekişmeli ve hayli yorucu dans yerine; çocuğun gelişimini destekleyici, başkalarının ve kendi haklarının nerede başlayıp - bittiğini öğrenebileceği, yaşına ve gelişim düzeyine uygun sorumluluklar verilerek sorumluluk bilincini kazanabileceği ve topluma uyum sağlayabileceği pozitif kuralların yer aldığı sınırlar koyabilmek, çocuğun sağlıklı bir yetişkin olması yolunda destekleyici bir güçtür.
Kaynak:
Mackenzie, R. J. (2016). Çocuğunuza Sınır Koyma - 2. H. Argüç (Çev.). İstanbul: Yakamoz Yayınları.
Şanlı, D. ve Öztürk, C. (2012). Annelerin çocuk yetiştirme tutumlarını etkileyen etmenlerin incelenmesi . Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, (32) , 31-48